15.01.2013
SIKINTI VE ÜMİT Geçen hafta; eleştirel düşünme yetimiz gelişmediği için Türk toplumu olarak kolayca kandırılabildiğimizi, başkalarının arzu ve heveslerine uygun şekilde kolayca yönlendirilebildiğimizi anlatmaya çalışmıştık. Ve, son yıllarda kişisel ve toplumsal olarak çok ciddi bir şekilde dejenere olduğumuzu vurgulayıp; ahlaki değerlerimiz, inanç ve normlarımızın hayatın akışının dışında, bir köşede- gereğinde kullanılmak üzere- ticari bir meta gibi tutulduğunu yazmıştık. İçine düştüğümüz perişanlıktan; “murdar bir hal”den, kurtulmak için yapmamız gerekenlerin başında her şeyimizi sorgulayıp kişisel ve toplumsal bir nefis muhasebesi yapmanın geldiğini anlamaya ve anlatmaya gayret etmiştik. Bunun temel şartının ise aklımızı kullanmak olduğunun altını çizmiştik. Bugün devamla şöyle diyorum: İnandıklarımız, bildiklerimiz doğrularımı, yanlışlarımız, değerlerimizle hesaplaşmaya kısacası kendimizi eleştirmeye var mıyız? Öz eleştiri yapmak kolay değil biliyorum. İnsanın gururu, kibri, bencilliği bunun en büyük engelidir. Yani kendi nefsimizle hesaplaşmak zor iştir. Ancak bunu yapamazsak kişi olarak arzu ve heveslerimize göre yaşamaya, bu uğurda koşuşturmaya devam edeceğiz demektir. Bu koşuşturmanın varacağı yer ise şu anda içinde bulunduğumuz yerden başkası değildir. Kişisel çıkar peşinde koşarak harcanmış bir hayat! Menfaat ve çıkarların tek belirleyici olduğu bir dünya… Oysa günümüzde İslam’ı söz olarak ağzından hiç düşürmeyen bir toplum ve bireylerin yapması gereken belli değil mi: Allah’ın rıza göstereceği bir davranışlar bütünü… Yani hocalarımızın ısrarla vurguladıkları “Salih ameller”, Kur’an’ın ifadesiyle “iman eden ve Salih ameller işleyen” kişilerden oluşan bir toplum. Biz bu topluma hiç benziyor muyuz? Ama kelime ve kavramlarda bizden iyi Müslüman yok. Peygamberimiz asırlar öncesinden “ 72 Fırka” diyerek bizi boşuna uyarmamış. Hayatın her safhasında ve her yönünde aldanmışlık bize yakışmıyor. Ancak eleştirel düşünmeyen, aklını kullanmayanlar eninde- sonunda kendi yanlışlarına hapsoluyorlar ve aldanmak- aldatılmak kaderleri oluyor. Koca bir kıtayı kaybettik. Yetmedi. Elimizde kalan son parçayı da almak için büyük bir utanmazlıkla üzerimize geliyorlar. Bizim için asıl utanılacak durum ise Türk toplumunun büyük çoğunluğunun bu gelişmeleri anlamsız gözlerle izlemesidir. Aramızdan çıkan çok az sayıdaki gerçek muzdaripleri de anlamıyor onları kendi ızdırapları ile yalnız bırakıyoruz. Halbuki muzdariplerin derdi biziz, bütün bir Türk milleti, bütün bir vatan coğrafyası ve bütün bir iman dünyası… Bazen bu uzaktan izlemenin de ötesine geçip o idealist insanlara çeşitli yol ve usullerle saldırıyoruz. Ama bir yazarımız şöyle diyor: “ CAHİLLER TARAFINDAN TAŞLANMAK BİR PEYGAMBERLİK SANATIDIR.” Evet özellikle 1980’lerden sonra (soğuk savaşın bitmesi) dünyayı yeniden şekillendiriyorlar. Yeni düzeni kuruyorlar: KÜRESELLEŞME(Globalizm) Bu yeni, çok hızlı ve çok etkili değişim ve dönüşümü anlamada aydınlarımız, yöneticilerimiz cidden çok büyük ahmaklık gösteriyorlar. Ahmaklık kelimesi için özür diliyorum ama durumu bundan daha iyi tanımlayan bir kelime bulamadım! Bu yeni düzen için Batı, bütünüyle Türk ve Müslüman dünyanın üzerine çullandı. Sözüm ona her tarafta “baharlar” yaşanıyor… Ülkemiz, milletimiz, milli menfaatlerimiz üzerinde, dindaş milletler üzerinde hatta bütün dünya üzerinde kahpece oyunlar sergileniyor. Çok uluslu şirketlerin kontrolündeki büyük güçler insanlığı aldatmada en etkili silah olan medyayla bu oyunları sevimli gösterebiliyor. Bizde anlama çabası bile yok… Tırnak içinde söylüyorum “İslamcılar” diye takdim edilen insanlar ülke yönetiminde son derece kötü sınav verdiler, veriyorlar. Bu doğru. İyi de biz ne yapıyoruz. Günümüzde gelişen olaylar, Türk milliyetçiliği için; hem anlatılması hem anlaşılması bakımından son derece uygun ortam oluşturmuştur. Buna rağmen Türk milliyetçileri olarak olayları anlamada ve gelişimine müdahalede son derece yetersiz kalıyoruz. Niçin? Dünyada da, Türkiye’de de, İslam ülkelerinde de olup biten hadiseler Türk milliyetçilerinin çok aktif bir mücadele içinde olmasını gerektirmiyor mu? Öyle olaylar oldu ve oluyor ki tarihi adeta günlük hayatımızda yaşıyoruz. Sadece şunları görmek bile işin vahameti konusunda yeterli bilgi verir: Dinimiz artık “ılımlı” olmuştur. Türk olmak, Türklükten bahsetmek Türk çocukları tarafından bile utanılır, ayıplanır hale gelmiştir. Nedendir? Türk devlet yapısı ve Türk toplum dokusu parçalanmaktadır. Seyrediyoruz. Niçin? Vatan, millet, bayrak, milli kimlik, milli menfaatler, İstiklal Marşı, Kurtuluş Savaşı vb. kutsal bildiğimiz kavramlar niçin unutulmuştur? Ben yine de bu milletin uzun süre kandırılabileceğine inanmıyor ve Türk milletinin varlığına, kimliğine Allah’ın izniyle sahip çıkışına hep birlikte şahit olacağız diyorum. |