18.12.2012
DEMEK Kİ NEYMİŞ Son zamanlarda paranoyakların sayısı arttı galiba! “Küresel Trendler 2030” başlıklı bir rapor bu günlerde ulusal basında sık sık konu ediliyor. ABD’nin bir istihbarat örgütü tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye bölünebilirmiş… Allah Allah sahi mi! Biz hiç düşünememiştik! Rapora göre “ Kürdistan’ın” yükselişi Türkiye’nin bölünmesi riskini taşıyormuş. Anlaşılan ABD’lilerde de paranoyak davranışlar görülmeye başladı. Olsun ne gam! ABD’liler öyle diyor diye Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölünecek değil ya! Acaba yıllardan beri Türkiye’nin bölünebileceği endişesiyle yazan, çizen,konuşan, politika üretmeye çalışan Türk milliyetçileri ABD istihbaratının bu raporunu hazırlamış olabilir mi? Yoksa ABD’liler gerçekten paranoyak mı oldular! Ancak raporla Amerikalılar dalgalarını da geçmeyi ihmal etmiyorlar. “Kürdistan’ın” yükselmesi, Türkiye’nin bölünmesi Orta Doğu için senaryoların en kötüsüymüş. Orta Doğu’da yönetimleri ve sınırları değiştiren kendileri değilmiş gibi, Türkiye’nin bölünüp Kürt devleti kurulması onların hedefi ve beklentisi değilmiş gibi şöyle yazıyorlar: “Bu Orta Doğu için en kötü senaryodur ve gerçekleşmeyeceğinden emin olmalıyız.” Bu aynı zamanda aba altında sopa göstermenin de dik alasıdır aslında. Yani bize uyarsanız biz size bu senaryoların başınıza gelmemesi için yardımcı oluruz demeye getiriyorlar. Böyle bir rapor ve haber çok enteresan değil mi? Türkiye’nin bölüneceğinin resmen ifade edildiğini görüyoruz çünkü. Peki, bu bölünme için ne tür hazırlıklar yapıldı- yapılıyor: Kürtçülük çalışmaları tavan yapmıştır. Büyükşehir yasa tasarısı ile ilk fırsatta bağımsızlığa gidecek eyaletlerin kuruluşunun yasal zemini hazırlanmıştır. Türkiye İslam ülkeleri karşısında ABD-İsrail ekseninde yer almıştır. Ne olduğu bir türlü açıkça ifade edilmeyen “diyalog” faaliyetleri hız kazanmıştır. Türkiye’de fiilen çarpışma-çatışma ortamı hazırlanmıştır. İslam ılımlaştırılmıştır! Milliyetçi refleksler adeta felç edilmiştir! Halkın geleceğe yönelik ümitleri karartılmıştır. Halkın kendine ve kurumlarına güveni ciddi ölçüde sarsılmıştır. Türk milletinin direnme gücü adeta yok edilmektedir. Batının Kürt meselesindeki müdahalesinin, “Kürtlüğün” hamiliğine soyunmasının tarihi, yüzyılı geçmektedir. Sevr’de de, Lozan’da da , Şeyh Sait İsyanı’nda da , Dersim Ayaklanmasında da ve en son PKK belasında da Batı hep karıştırıcı ve destekçi olmuştur. Günümüzde de Batı’yı, AB’nin kuyruğuna takıldığı ABD temsil etmektedir. Onun için yukarıdaki ve benzeri raporlar maalesef onlar tarafından sık sık hazırlanmaktadır. Ve Orta Doğu sınırları bir Kürt devletinin kurulmasıyla darmadağın edilip yeniden çizilmeye çalışılmaktadır. Bu da açık seçik resmi ağızlardan raporlar halinde yayınlanıyor. Gizleme ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Demek ki bölünme tehlikesi Türk milliyetçilerinin paranoyası değilmiş! Bir başka paranoya örneği de Ali Bulaç’ın ifadelerinde görülebilir. Yıllardır milliyetçi kesimin hassasiyetleri hep aşırılıkla, sertlikle, ırkçılık yapmakla, hamaset edebiyatı yapmakla suçlanarak karalanmaya çalışılmıştır. Ali Bulaç vb. kalemler de hep aynı cephede bu minval üzere yazmışlardır. Bahsettiğimiz yazısında Bulaç bölgede yaklaşık 25 milyon nüfusa sahip Kürtlere modern bir ulus devlet armağan edileceğini bildiriyor. Böyle bir devletin Türkiye ile birlikte İran, Irak ve Suriye’nin de sınırlarının değişeceği anlamına geleceğini biz biliyorduk ama sayın Bulaç da kabul ediyor ve açıkça yazıyor. Hani “Kürt meselesi” denilen şey sadece ekonomik kalkınma meselesi idi, kültürel haklar meselesi idi. Demek ki ey millet! Türk milliyetçilerini paranoyaklıkla suçlamak en hafifinden aptallıkmış. Orta Doğu’da ülkeleri bölüyorlar, sınırları değiştiriyorlar ve asıl tehlikelisi Müslüman milletleri birbirlerine düşürüyorlar. Eş Başkanı olduğumuz bu proje çerçevesinde Türk milletinin bölünmezliği de yok ediliyor. Türk- Kürt ayrıştırılıp düşman kamplar inşa ediliyor… Milliyetçilerin etkisiz kalması ise artık pervasız bir şekilde bölünmenin mukadder olduğunun yazılıp söylenmesine sebep olmaktadır. Bir başka ifadeyle “Türk’e kefen biçilmek”tedir! TARAF GAZETESİ Taraf gazetesi dağılıyormuş. Anlaşılan özel görevleri bitti ve özel yetkileri ellerinden alınıyor. KIYAMET KOPAR MI? Elbette kopacak. Allah’ın emrettiği şekilde ve sadece Allah’ın bildiği bir zamanda! Müslümanların bu konuda bir tereddüdü olamaz. Ama ben her an kopmakta olan, fark etmediğimiz başka kıyametlerden ulusal basında yer alan bir örneği paylaşmak istiyorum. MAREM projesi ile ilgili bu haber. Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi’nin 2012 raporu yayınlanmış. Bu rapora göre Marmara’da oksijen bitiyor. Yani deniz ölüyor. Dolayısıyla yaşayan canlı ve özellikle balık çeşidi neredeyse kalmıyor. Proje’yi hazırlayan bilim adamı Levent Artüz, Marmara Denizi’nin deniz denemeyecek bir yapıya evrildiğini bildiriyor. Aynı habere göre 1980 yılında 500 deniz canlısının yaşadığı sularda 2012 itirabırıyla sadece 8 canlı türü yaşıyormuş.32 yılda kaybettiklerimizi anlamaya çalışın! Evet bu haberi tekrar okuyun lütfen! Bundan alâ kıyamet mi olur? Çevreyi mahvettiğimizin en belirgin örneklerinden olan bu olay gerçek bir yok oluştur. Asıl bu yok oluşları konuşmak gerekiyor. Diğer kıyamete yapacağımız bir şey zaten yok. |